Post by Bohemya on Jun 15, 2019 23:32:57 GMT 3
Bayram havasında, birleşik bir Bohemya
Geçen iki yıl Bohemya'ya fazlası ile yaramıştı, onlarca yıl süren husumetler son bulmaya; halk ise aradığı kahramana kavuşmaya başlamıştı.
1444'ün son çeyreğinde çevre köylerde ilginç dedikodular duyulmaya başlandı. İddialara göre Jan Hus'un oğlu gün yüzüne çıkmış ve insanları körüklemeye başlamış.
1445'in ilk ayında bu iddialar doğrulandı ve "Antonín Hus" kendini gün yüzüne çıkardı. Başkent pragda etkileyici bir konuşması ile adı yayılan Antonín'in cümlelerinde sürekli bahsettiği temel şeyler vardı.
Adalet
Özgürlük
Birlik ve bütünlük
Ve güçlü bir Bohemya
Konuşmasından sonra şehir muhafızları halkın alkışları ile gelip Antonín Hus'u garnizona götürdü, herkesin en çok hoşuna giden olay ise bu "tutuklanma" sayılabilecek durumun hiç bir kaba kuvvet ile olmamasıydı.
Antonín Hus'un ortaya çıkışından sonra çoğunluklu olarak hussitiler olsa da halktan hatırı sayılır kişiler durumun takipçisi olmaya başlamıştı bile. Antonín Hus ise garnizona götürüldüğü günün akşamı meclise, Naib Konseyi'ne çağrılmıştı.
Şehirde saatler içerisinde kartlar tekrar dağıtılmaya başlanmıştı, güneyde varlığını iddia eden liderin (Jan Hus'un yiğeni) Çoktan başkente yola çıktığı söylentileri yayılmaya başlamıştı, şehir muhafızları meclisi sarıp ikinci bir Defenestrasyon'a engel olmak için her şeye hazırlardı, karşılarında ise halkın sayısı git gide artıyordu.
Toplanan güruh o kadar kalabalıklaşmaya başlamıştı ki kim silahlı, kim değil, hangi grup hangi fikir için burada; hiç bir şey belli değildi.
Belli olan tek şey, akacak kanın fazlalığıydı. Bir kaç saat sonra çıkacak bu savaşta ülkenin kaderinin belirleneceğini herkes biliyordu ve meclisin çevresi neredeyse adım atılmayacak bir hale gelmişti. Halk bağırmaya ve sloganlar atmaya başlamıştı. Merkez orduları prag'a yönelmiş ve bunun haberi halka yayılmıştı, halk daha da celallenerek olayın farkına varmaya başlamış ve ikinci bir katliam olacağını anlamıştı.
Toplanan halktan gelen sesler artmaya ve sinirler yükselmeye başlamıştı, silahları bir birlerine çarpıyorlardı; bu bir çeşit savaşa hazırlık sesiydi. Kan akacaktı
Fakat
Tüm bu hengame yaşanırken aniden meclisin kapıları açıldı. İçeriden bir şehrin baş muhafızı çıktı ve etrafına bir süre bakındı. Ardından arkasına bakıp kafası ile onaylarken muhafızlar eşliğinde meclisin tüm üyeleri dışarı çıktı. Halk kızgındı ve hepsi Antonín Hus'un da babası gibi katledildiğini düşünüp meclis üyelerine öfke kusmaya başladı. Tam cellalenip meclisin etrafını saran muhafızlara saldıracaklardı ki;
Antonín Hus meclisin arkasından çıka geldi.
"Ey Bohemya halkı!"
Diye başladı sözleri.
"Yıllar geçti ve devir değişti. Yapılan hatalar geçmişe gömüldü, affedildi. Şu saatten sonra ne babamı, Jan Hus'u geri getirebiliriz ne de kayıp yıllarımızı tekrar avuçlarımıza alabiliriz. Yapabileceğimiz, yapacağımız, tek şey bu kayıp yılları telafi etmek olacak. Hepimiz, birleşeceğiz ve hepimiz güzel bir Bohemya için uğraşacağız. Bundan sonra olacak tek savaş bizi engellemek isteyen, gelişmemizi durduranlar ile olacaktır. Bölünmez ve Ayrılmaz Bohemya halkı, vakit birleşme vaktidir!"
Bu konuşmadan bir süre sonraya kadar ne muhafızlardan ne de inanılmaz büyüklükteki kalabalıktan tek kelime bile duyulmadı. Oluşan bir kaç saniyelik sessizlikte herkes tarihi, geleceği ve şu anını düşünmüştü.
Kimse bu duruma akıl sır erdiremezken aniden bir ses duyuldu.
"Yaşasın Bohemya!"
Tüm kalabalık aynı cümleyi haykırmaya başlarken, meclisin bir üyesi öne çıkarken halk yavaşça sakinleşti.
"Naib Konseyi olarak bu günü Bohemya'nın ulusal bayramı ilan ediyoruz." Dediğinde ise halk daha bir coşku ile bağırmaya başladı.
O akşam herkes meydanlara çağrıldı, sofralar hazırlandı;. Çalgıcılar çalmaya, halk da oynamaya başladı. Müziğin güzel tınısı ile beraber göz kamaştırıcı bir şekilde dans eden insanlarsa Bohemya'nın geleceğinin anahtarı olmayı başarmıştı.