|
Post by GM on Jul 23, 2018 5:30:03 GMT 3
Kaiser, büyük deri koltuğuna oturdu. 89'luk Cubano purosunu yaktı, geriye yaslanıp gözlerini kapatarak bir miktar çekti. Ardından odada gözlerini gezdirdi. Pencereden dışarı baktığında, altından kayan yemyeşil toprak ve tepeden selam vererek doğan güneş gözüne ilişti. İçeriye bir hediyeyi sunarcasına süzülüyordu. Öylesine neşeli ve parlaktı ki, bir miktar gözlerini kısması gerekti. Belki de o zaman bir trende bulunduğunu fark edebilmiştir. Nitekim savaş başladığından beri günlerinin çoğu trenlerde geçmekte, ses ve titreşim, yer ve gökyüzü kadar doğal.
Ardından güneşin farkına vardı. Sahi, bu kaçıncı sabahtı doğan güneşi izlediği? Tekrardan gözlerini kapatarak purosundan bir nefes daha aldı.
Havaya karışan duman, ve pencereden giren ışık hüzmeleri. Bir çeşit dans ve denge içindeler.
İç geçirdi.
Çok içten. Bir canavardan beklenmeyecek bir ses elbette, Wilhelm de bunun farkında. Yine de duygulara yenik düşmeyecek kadar iradeli, bunu sağlayansa; tek bir neden, masasında gümüş harflerle yazılı;
Görev.
*Bu tur ya ineriz, ya çıkarız. Güncellenecek.*
|
|
|
Post by GM on Jul 23, 2018 17:15:33 GMT 3
Gözlerini masadaki yazıdan aldı ve soldaki mektup yığınına çevirdi. İki adet bölüm vardı, önemli durumlar, ve Fransa Cumhuriyetinin açıklamaları. İkinci kutu ağzına kadar doluydu. Tipik Fransızlar.
Elini ilk kutudaki mavi, kırmızı ve beyaz renkteki, fiyakalı mektuba attı. Önünü çevirdiğinde ABD'nin mührü gözünüze ilişiyordu.
Güneşin, hüzmesini direkt olarak bayrağa vermesine baktı bir süre. Sonra kaşlarını çatarak güneşe... Artık ahbap sayılırlar ve bu yaptığı, hoş değil.
Mektubu bayrak tarafından yırtarak açtı. Uykusuzluktan bitap düşmüş gözleri, hışımla hareket etti. Wilhelm I'in bu özelliğine hayranım. Bir adam çağırttı, kağıt parçasını verdi ve bir onay mektubu yazılmasını emretti.
O Kaiser'dı, elbette ki kendisi yazmayacak.
|
|