Post by Admin on Jul 15, 2018 17:09:48 GMT 3
"Tüfeklerinin olmadığını görünce onları vuracaktık. Sonra aramızdan biri onlarla görümeye gitti ve birkaç dakika sonra iki siper arası tokalaşan ve mutlu Noeller dileyen adamlarla doldu."
Alman sınırında kazılı siperler sonbaharın getirdiği yağmurlarla dolmuştu. Askerler birkaç metre toprak için arada birbirlerinin üzerlerine atılsalar da eskiden olduğu gibi gerçek çatışmalar olmuyordu. Erzakları korumak için depolarda tavanlara asıyorlar, kimi günler çamurlar yüzünden uyuyamazken kimi günler de kapılar karlarla kaplanıyordu.
Tüm bunların içerisinde Noel geldi. Birbirlerini birkaç hafta önce boğazlamak isteyenler, gerçekten neden orada olduklarını sorguladılar. Bunlar çocuktular, babaydılar ve ailelerinden uzaktaydılar. Her taraftan tonla mektup gelmişti bu vatan koruyucularına, hükûmetlerin gönderdiği mektupların yanında akrabalarından gelenler de vardı. Fransızlara yurtlarından şişelerle şaraplar, Almanlara ise jambonlar gönderiliyordu.
Kuzeye doğru birkaç Alman siperlerinden kafalarını uzattı, Fransız tüfekler onlara doğrultulmuştu ama adam büyük bir cesaretle siperden kendini yukarıya doğru çekti: Üzerinde hiç silah yoktu. Fransızlar vurmadı.
Tüm sınır boyu böyle olaylar tekrarlanıyor, merkezden gelen emirlere riayet edilmeksizin adeta bir ateşkes imzalanıyordu.
Noel Ateşkesi.
Farklı dilleri konuşsalar da, düşman ülkelerden olsalar da aynı ruhu taşıyan insanların bir antlaşmasıydı. Mürekkeple imzalananlardan çok daha değerli bir tanesi. Savaşın başlamasından sadece birkaç ay geçmesine rağmen kendiliğinden gelecek bir barış için belki de son şanstı. Tabii yeni yıldan hemen sonra insanlığın ruhuna sahip olmayan makineler, Fransız topları, atışlarına başlayarak bu şansı yerle bir edecekti.
Fransız bir subay kalkıyor, Alman mevkidaşına gidiyor ve evinden gönderilen çakmağı Alman komutana hediye ediyordu. Alman'ın buna canı sıkıldı, eldivenlerini çıkartıp adama uzattı. Bundan rahatsız olanlar da vardı ama çok azdılar; bir tane Avusturyalı Alman subay Noel duasına bile katılmayacak kadar öfkelenmişti, adı Adolf Hitler'di. Bunun dışında şaraplar jambonlarla değiş-tokuş ediliyor, askerler en popüler hediye olan sigaraları birbirlerine ikram ediyorlardı. Bir tanesini görür gibiyim, üzerinde Enver Bey yazıyor.
"Beni Napoleon'a benzetiyorlarmış. Kabul etmem! Ben ikinci adam olamam."
Kim mi bu Enver? Almanların mı ona, onun mu Almanlara hayran olduğu hep merak konusu kalacak bir Türk. Yalnızca 33 yaşında, koskoca imparatorluğun kumandasını ele almış konumda. Diğer pek çok nazır buna karşıyken biraz önce imparatorluğu savaşa soktu. Osmanlı renklerini taşıyan uçaklar Sevastopol'da demir atmış Rus donanmasını vurdu.
Majör ülkeler 10 puan, minör ülkeler 6 puan dağıtabilir.